D vitamini; yağda eriyen vitaminler arasında yer almakta olup aynı zamanda uygun biyolojik ortamda vücut tarafından sentezlenebilen bir vitamindir. D vitamini, kemiğin ana yapım taşlarından birisi olan kalsiyumun vücutta emilimine yardımcı olur. D vitaminini üç şekilde alınabilir: güneş ile ciltten, beslenmeden ve takviyelerden. Vücut güneş ışığına maruz kaldıktan sonra doğal olarak D vitamini oluşturur.
Bağırsakta kalsiyum emiliminin düzenleyicisidir ve kemik dokusuna ve dişlere ileten özel bir taşıyıcı proteinin üretimini uyarır. Bu olmadan, iskelet sisteminin normal gelişimi ile dişlerin ve tırnakların sağlığı imkansızdır. Ayrıca D vitamini, bağırsak epitelinin magnezyum ve fosfor gibi önemli eser elementlerinin emilimini arttırır. Kombinasyon halinde, kemik dokusunun gerekli mineralizasyonunu sağlar, raşitizm ve osteomalazi (kemiklerin yumuşaması) gelişimini önler. Uzun süredir bilim adamları, D vitamininin sadece kemiklerin oluşumu ve yenilenmesi için gerekli olduğuna inanıyorlardı. Ama son çalışmalar D vitaminine duyarlı reseptörlerin vücudumuzun hemen hemen tüm dokularında bulunduğu gösterdi.
D vitamininin kan damarlarının duvarlarını kaplayan hücrelerdeki reseptörlere ve düz kas hücrelerine bağlandığı bulunmuştur. Damar koruyucu bir etkiye sahiptir, kalsiyumun kan damarlarının duvarlarında birikmesini önler, böylece kardiyovasküler sistem hastalıklarının gelişme riskini azaltır. Ayrıca hücrelerin insüline duyarlılığını artırarak tip 2 diyabet gelişme riskini azaltır. Yeni araştırmalar, hematopoietik sistemin düzenlenmesinde, tiroit bezinde, cinsel hormonlarının sentezinde yer aldığını doğrulamaktadır. Bu nedenle, bu vitamini hem çocuklar hem de yetişkinler için yeterli miktarlarda almak önemlidir.
Kalsiyumun vücut tarafından doğru bir şekilde dağıtılması ve kullanılması için D vitaminine ihtiyacı vardır. Kalsiyum yeterince yiyecekle desteklenmezse veya bağırsaktan zayıf bir şekilde emilirse, ihtiyaç olan kalsiyumu kemik dokusundan alarak denge yeniden sağlanır.
D vitamini olmadan osteoblastlar (kemik hücreleri), kemik gücünden sorumlu olan kalsiyum fosfat kristallerini sentezleyemezler. Aynı zamanda, dokuların büyüme plakaları artmaya devam eder ancak gerekli yoğunluğu elde edemezler, bu da sonuçta kemiklerin eğriliğine ve zayıflığına yol açar. Bebeklerde raşitizme, kafatasının geç kapanmasına neden olabilir ve göğüs kafesi diyaframdaki gerilim nedeniyle deforme olur. Ağır vakalarda, düşük D vitamini seviyesi, kalsiyum konsantrasyonları nöbetlere neden olabilir.
Bir yetişkinin iskeletinin belli bir yaşta büyümesini durdurmasına rağmen kemik dokusu sürekli kendini yenilemeye devam eder. Ciddi hipovitaminoz (vitamin seviyesi düşüklüğü) olan kişilerde, kolajen matriksi korunur ancak kemiklerdeki mineraller yavaş yavaş kaybolur, bu da yumuşamalarına, ağrılarına ve osteoporoz (kemik erimesi) riskine yol açar.
Bu hastalığın birçok farklı faktöre bağlı olarak gelişmesine rağmen özellikle yaşlılarda D vitamini eksikliği en önemli nedenlerden biridir. Her yıl 60-70 yaş arası kadınların üçte birinde ve 80 yaşın üzerindeki hastaların üçte ikisinde Osteoporoz teşhis konulmaktadır.
Anne ve Bebek: Sadece anne sütü ile beslenen 6 aylıktan küçük bebekler D vitamini eksikliği riski altındadır. Ortalama anne sütü, litre başına 10 ila 80 IU D vitamini içerir. Bir çocuğun günde ortalama 0,75 litre süt tükettiği düşünülürse bu, büyüyen bir vücudun ihtiyaçlarını hiçbir şekilde karşılayamaz. Özellikle annenin D vitamini eksikliği varsa. Bu nedenle Amerikan Pediatri Akademisi, anne sütüyle beslenen bebeklere günlük 400 IU vitamin takviyesi verilmesini önermektedir. Emzirme döneminde bir kadın tarafından D vitamininin ağızdan kullanımı sütteki konsantrasyonunu biraz artırabilir, ancak durumu önemli ölçüde değiştirmeyecektir.
Genetik Faktörler: Kolesterol sentezi, hidroksilasyon ve D vitamini taşınmasında rol oynayan genlerin yapısındaki değişiklikler, vücuttaki D vitamininin konsantrasyonunu azaltır.
Kronik Böbrek Hastalığı: Böbrek yetmezliği olan hastalarda D vitamin eksikliği, aktif forma dönüşümünün azalması sebebiyle görülebilir.
Bazı İlaç Kullanımları: Antifungal ilaçlar, antikonvülsanlar, glukokortikoidler ve AIDS / HIV tedavisi için kullanılan ilaçlar dahil olmak üzere çok çeşitli ilaçlar D vitamini parçalanmasını artırabilir ve eksikliğe yol açabilir.
Obezite: Madde, yağ dokusunda birikme eğilimindedir, bu da daha fazla vücut ağırlığına sahip kişilerde biyoyararlanımını önemli ölçüde azaltır. Dolayısıyla D vitamini alınsa da eksiklik görülebilir.
D vitamini yetersizliğine bağlı klinik problemler halk sağlığındaki gelişmelere rağmen günümüzde de önemini korumaktadır. Yetersizliğe bağlı görülen belirtiler;
- Sık sık enfeksiyon geçirmek
- Yorgunluk
- Kemik ve sırt ağrısı
- Depresyon
- Zor iyileşen yaralar veya cilt hastalıkları
- Kemik kaybı
- Saç dökülmesi
- Kas ağrısı